Vaktiyle deli gibi inandıklarım oldu, bütün kalbimle güvendiklerim. Tek bir kelimesine tüm dünyayı hiç sorgulamadan karşıma alabileceğim insanlar oldu. Kendime öyle çok zararlar verdim ki. Aslında en büyük pişmanlıklarım da bu yüzden. Çünkü

Kimse göründüğü kadar iyi niyetli olmadığı gibi kendini anlattığı gibi de değildi.. Kimi o muhteşem filtrelerin arkasını sığınak yaparken kendine, kimi kanatsız melekler gibiydi.. Kimi dalgasını geçiyor, kimi laf sokuyor, kimi leş gibi

Beni rahatsız eden her şeye tepki vermek zorunda olmadığımı yavaş yavaş öğreniyorum. Yavaş yavaş öğreniyorum ki, başıma gelen her kötü şeye tepki vermek için gereken enerjimin beni boşalttığını ve hayattaki diğer iyi şeyleri

Sevsen beni. Gözümün içine baktığında kendini kaybedecek kadar çok sevsen. Nefes almak gibi olsam senin için. Öyle sevsek ki, 'seni seviyorum' cümlesi anlamını yitirse. Gülen gözlerin, gözlerimin tam içindeyken çeneni ısırarak anlatsam seni

Bakırköy akıl hastanesinin bahçesinde sigara içiyordum. Merakımdan sanırım, bir şekilde orada buldum kendimi. Kendi halinde, oldukça normal davranan, yüz çizgilerinden kırklarında olduğunu düşündüğüm bir adamla göz göze geldik. Ben bir kaç kafamı çevirsem

Hintli milyarder Ratanji Tata'ya radyo sunucusu tarafından bir telefon görüşmesinde sorulduğunda: "Efendim, hayatta en mutlu olduğunuz anı ne olarak hatırlıyorsunuz?" Ratanji Tata dedi ki: "Hayatta mutluluğun dört aşamasından geçtim ve sonunda gerçek mutluluğun

Düşmüyorum üzerine artık hiç bir şeyin eskisi gibi , Gönül de koymuyorum kimseye Ne içten içe, Nede kırıldım üzüldüm diyorum gücümü üzenlerin yüzlerine... O kadar çok şey yitirmiş ki anlamını bende Ben bile

Kendimden Özür Diliyorum … Yaşadığım süre boyunca hep merhametimin arkasından yürüdüm. Beklentilerimi arkada bıraktım. Kimseden bir şey beklemedim. Doğrusu bu sanıyordum çünkü. Yaşadıklarımı yaşayamadıklarımı içimde sakladım. Sustum, bastırdım, olsun dedim insanlık bende kalsın.